Hamilelikte kan pıhtılaşması hem anne hem de bebek için hayati önem taşır. Gelişmiş ülkelerde bile en önemli anne ölüm nedenlerinden biri de gebelikte kan pıhtılaşmasıdır. Kan pıhtılaşması için en önemli risk faktörü gebeliktir.
Gebelikte hormonların etkisi ile kan pıhtılaşması artar. Eğer kadının kalıtsal veya yapısal olarak pıhtılaşmaya eğilimi var ise gebelikte bazı komplikasyonların görülme riski artar. Bu nedenle risk altında olan kadınların belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması anne ve bebeğin hayatı için çok önemlidir.
Kanda pıhtılaşma (tromboz) insan vücudunu kanamalara karşı koruyan fizyolojik bir olaydır. İnsanlarda pıhtılaşma ve pıhtılaşmayı önleyen mekanizmalar bir denge içinde çalışır. Pıhtılaşmanın fazla olması da, az olması da tehlikelidir. Bu dengede bozulma olursa ya kan pıhtılaşması ya da aşırı kanama problemleri meydana gelir.
Tromboz yani kan pıhtılaşması riskini artıran en önemli sebep genetik yatkınlıktır. Bunun dışında aşağıdaki faktörler de kan pıhtılaşmasını artırır.
Kan pıhtılaşması riskini azaltmak için genetik yatkınlığa yapılacak bir şey yoktur. Ama yaşam tarzında bazı değişiklikler yapılarak kan pıhtılaşması riski azaltılabilir.
Tromboz riski yüksek hastalarda korunma yöntemi olarak tromboemboli profilaksisi yapılır. Tromboemboli profilaksisi ameliyat öncesi veya gebelikte yapılırsa kan pıhtılaşması ve olası komplikasyonlardan korunma sağlar.
Tromboemboli profilaksisinde kullanılan ilaçlar heparin, kan sulandırıcı iğneler (düşük molekül ağırlıklı heparin) ve aspirindir.
Gebelikte hormonların etkisi ile kan pıhtılaşması artar ve bu normal bir şeydir. Eğer gebelikte kan pıhtılaşması artmasaydı düşük veya doğum sonrası aşırı kanama olurdu. Çünkü doğum ve düşük aşırı kan kaybına neden olabilecek bir durumdur.
Hamilelikte kan pıhtılaşmasının artması gebe bir kadını aslında aşırı kanamadan korumuş olur. Ancak bazı kadınlar doğuştan kan pıhtılaşmasına yatkındır. Kan pıhtılaşmasına yatkın olan bu kadınlar gebe kaldığında ise pıhtılaşma daha da artar, kadının ve bebeğin hayatını riske atabilir.
Hamilelikte östrojen hormonunun etkisi ile faktör 2,5,9,13 hariç tüm pıhtılaşma faktörleri artar. Pıhtılaşmayı önleyici fibrinolitik aktivite ise gebelikte azalır. Dolayısıyla hamilelikte kan pıhtılaşması artar.
Ayrıca hamile bir kadının daha hareketsiz olması ve kilo alması da kan pıhtılaşması riskini artırır. Hamilelik öncesi kan pıhtılaşması olmayan bir kadında gebelikte olan bu fizyolojik değişiklikler sorun yaratmaz.
Ancak gebelikte doğuştan pıhtılaşma yatkınlığı olup olmadığı önemlidir. Kalıtsal veya kazanılmış trombofilisi olan hastalarda gebelikte olan bu fizyolojik değişiklikler hem anne hem de bebek için sorun oluşturabilir.
Hamilelikte kan pıhtılaşması olursa ve tedavi edilmezse annede derin ven trombozu, pulmoner emboli olabilir. Bebekte ise düşük, erken doğum, dekolman plasenta (bebeğin eşinin erken ayrılması), gebelik zehirlenmesi (preeklampsi) ve anne karnında bebeğin ölmesi gibi obstetrik problemler olabilir.
Hamilelikte kan pıhtılaşmasnın en önemli 2 nedeni vardır.
Doğuştan olan yani genetik kan pıhtılaşmasına kalıtsal trombofili, sonradan gelişen kan pıhtılaşmasına ise antifosfolipid sendromu adı verilir. Her iki durumda da gebelik, kan pıhtılaşmasını daha da artırır ve hem anne hem de bebek için zararlı sonuçlara sebep olabilir.
Trombofililer dışında hareketsizlik, sigara, çok kilo alma, az su içme de hamilelikte kan pıhtılaşması sebepleri arasındadır.
Hamilelikte kan pıhtılaşması derin ven trombozu veya pulmoner tromboemboli belirtilerine neden olabilir. Derin ven trombozu (DVT) bacakta kızarıklık, ağrı, hassasiyet, ısı artışı şeklinde belirti verir. Hamilelikte derin ven trombozu genellikle sol üst bacakta görülür. Çünkü soldaki damarlar sağa göre daha dardır.
Gebelikte kan pıhtılaşması akciğerleri etkilerse yani kan pıhtısı akciğerdeki damarları tıkarsa pulmoner tromboemboli tablosu meydana gelir. Pulmoner tromboembolide nefes darlığı, göğüs ağrısı, öksürük, ağızdan kan gelmesi belirtileri görülür.
Hamilelikte yaşanan kan pıhtılaşması en sık tekrarlayan gebelik kayıplarına (habitüel abortus) neden olur. Tekrarlayan düşük dışında erken doğum, preeklampsi gibi belirtilerle de hamilelikte kan pıhtılaşması kendini gösterebilir.
İlginizi Çekebilir: Tekrarlayan düşük nedenleri
Pıhtılaşma risk seviyesi kan testi ile tespit edilir. Kan pıhtılaşma testleri hamilelik planlayan tüm kadınlara yapmıyoruz. Tekrarlayan düşük, preeklampsi, anne karnında gelişme geriliği, dekolman gibi sorunlu gebelik öyküsü olanlara yapıyoruz. Tüp bebek tedavisinde ise kaliteli embriyo transferine rağmen tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı yaşayanlara da pıhtılaşma testleri yapılır.
İlginizi Çekebilir: Tekrarlayan tüp bebek başarısızlık nedenleri
Bir kadında kan pıhtılaşması olup olmadığı aşağıdaki testlere bakılarak anlaşılır.
Kalıtsal trombofili testleri (Doğuştan pıhtılaşma yatkınlığı):
Antifosfolid sendromu için bakılan testler:
Kan pıhtılaşmasının tedavisinde kan sulandırıcı iğneler, aspirin (coraspin), warfarin ve oral antikoagülanlar kullanılır. Kan sulandırıcı iğneler 2 çeşittir.
Heparin ve düşük molekül ağırlıklı heparinler plasentadan geçmez bu nedenle gebelikte kan pıhtılaşması tedavisinde kullanılırlar. Heparine kıyasla düşük molekül ağırlıklı heparinler gebelikte kan sulandırıcı olarak daha çok tercih edilir. Çünkü bunların yarı ömrü heparine göre daha uzun, yapması daha kolay ve yan etkisi daha azdır.
Gebelikte kan sulandırıcı olarak warfarin ve antikoagülanlar kesinlikle kullanılmaz. Çünkü bu ilaçlar plasentadan geçer ve bebekte doğuştan bazı sakatlıklara, kanamaya neden olabilir.
Hamilelikte kan pıhtılaşması tedavisinde aspirin de kan sulandırıcı iğnelerle birlikte kullanılır. Aspirin ve iğnelerin birlikte kullanımı kan pıhtılaşması tedavisinde daha etkilidir.
Kan pıhtılaşması riski yüksek olan bir kadında gebe kalır kalmaz kan sulandırıcı iğnelere başlanması gerekir. Hamilelik boyunca ve doğuma kadar kan sulandırıcı iğnelere devam edilmelidir.
Kan sulandırıcı iğneler doğuma kadar kullanılmalıdır. Ancak doğuma yakın kan sulandırıcı iğneyi kullanmamak gerekir. Çünkü kan sulandırıcı iğneler, doğumda kanama riskini ve epidural anestezinin yapıldığı bölgede hematom riskini artırır.
Doğumdan 12 saat önce kan sulandırıcı iğnenin kesilmesi bu riskleri ortadan kaldırır. Bu nedenle bazı hastalarda 37. Haftada kan sulandırıcı iğneler kesilir ve doğumdan 24 saat sonra tekrar kan sulandırıcı iğnelere başlanır.
Kan pıhtılaşma riski lohusalık döneminde de devam eder. Bu nedenle hamilelikte kan sulandırıcı iğne kullanan bir kadının doğumdan sonra da iğneye devam etmesi gerekir. Doğumdan 24 saat sonra kan sulandırıcı iğneye başlanmalı ve doğum sonrası 6-8 hafta tedaviye devam etmek gerekir.
Kan sulandırıcı iğneler plasentadan geçmez. Dolayısıyla bebeği etkilemez ve bebeğe herhangi bir zararı yoktur. Bu nedenle gebelikte kan sulandırıcı iğneler güvenli kullanılabilir.
Kan pıhtılaşma iğnesi kullanmanın kadın için de ciddi bir zararı yoktur. Sadece kan pıhtılaşma iğneleri kadında kanama riskini biraz artırır. Ama kan pıhtılaşma iğnesinin etkisi 12 saatte kaybolur. Bu nedenle doğumu yaklaşmış hamile bir kadında iğneye bir süre ara verilmesi mantıklı bir seçenektir.
Hamilelikte kan pıhtılaşması tekrarlayan düşüğe neden olur. Bu nedenle üst üste 2-3 defa düşük yapmış bir kadında düşük nedenleri araştırılırken kan pıhtılaşması testlerine de bakmak gerekir.
Hamileliklerin %25’i düşükle sonuçlanır. Bu nedenle her düşüğün araştırılmasına gerek yoktur. İlk 3 aydaki düşüklerin %80 nedeni bebekte genetik problem olmasıdır. Ancak ardışık 2-3 defa gebelik kaybı olan bir kadında düşüğün nedenleri arasında kan pıhtılaşması olabilir. Bu nedenle tekrarlayan gebelik kayıpları olduğu zaman kan pıhtılaşması testlerinin yapılması gerekir.
Üst üste 2 veya 3 defa düşük yapan bir kadında aşağıdaki testlerin yapılması gerekir.
Hayır, pıhtılaşma bozukluğu normal veya sezaryen doğuma engel olmaz. Sadece doğumdan en az 12 saat önce kan sulandırıcı iğnenin kesilmesi gerekir. Aspirin ise doğumdan en az 1 hafta önce kesilmelidir.
Sezaryen doğumun tarihi belli olduğu için kan sulandırıcı tedavinin kesilmesi planlanabilir. Ama normal doğumun ne zaman geleceği belli olmadığı için gebeliğin 37-38. haftasında kan sulandırıcı ilaçlar kesilmelidir.
Sağlıkla ve sevgiyle kalın…
Referanslar:
1- Szecsi P.B., Jorgensen M., Klajnbard A., Andersen M.R., Colov N.P., Stender S. Haemostatic reference intervals in pregnancy. Thromb. Haemost. 2010;103:718–727. doi: 10.1160/TH09-10-0704. [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar]
2- Kamel H., Navi B.B., Sriram N., Hovsepian D.A., Devereux R.B., Elkind M.S. Risk of a thrombotic event after the 6-week postpartum period. N. Engl. J. Med. 2014;370:1307–1315
3- Robertson L., Wu O., Langhorne P., Twaddle S., Clark P., Lowe G.D., Walker I.D., Greaves M., Brenkel I., Regan L., et al. Thrombophilia in pregnancy: A systematic review. Br. J. Haematol. 2006;132:171–196.
4- Cohen H., O’Brien P. Disorders of Thrombosis and Hemostasis in Pregnancy, A Guide to Management. Springer-Verlag; London, UK: 2012